Notice: Undefined variable: anahtar_kelimeler in /home/android/teknolojici.com/wp-content/themes/seub/functions-74.php on line 1735
Warning: Invalid argument supplied for foreach() in /home/android/teknolojici.com/wp-content/themes/seub/functions-74.php on line 1735
70’lerin Efsanevi Otomobilleri
1970’ler, otomotiv endüstrisi için hem devrim niteliğinde yeniliklerin hem de zorlu dönemlerin yaşandığı bir zaman dilimiydi. 60’ların sınırsız beygir gücü savaşlarının ardından, Temiz Hava Yasası, Petrol Krizi ve artan sigorta maliyetleri, birçok üreticiyi duraklama noktasına getirmişti. Amerika’da motorların küçülmesi, performansın adeta buharlaşmasına neden olurken, bazı cesur üreticiler bu kısıtlamalara karşı durarak mühendislik harikası araçlar üretmeye devam ettiler. İşte o döneme damgasını vuran ve gücü her şeyin üstünde tutan 13 efsanevi otomobil:
- 13. Maserati Bora 4.9 (1978) – 330 Beygir Gücü
- 12. De Tomaso Pantera (1971) – 330 Beygir Gücü
- 11. AC 428 Frua (1971) – 345 Beygir Gücü
- 10. Ferrari 365 GTB/4 “Daytona” (1973) – 352 Beygir Gücü
- 9. Ferrari 512 BB (1976) – 355 Beygir Gücü
- 8. Pontiac GTO Ram Air IV (1970) – 370 Beygir Gücü
- 7. Ford Mustang Boss 429 (1970) – 375 Beygir Gücü
- 6. Lamborghini Countach LP400 (1974) – 375 Beygir Gücü
- 5. Aston Martin V8 Vantage (1977) – 380 Beygir Gücü
- 4. Lamborghini Miura P400 SV (1971) – 385 Beygir Gücü
- 3. Jensen Interceptor SP (1971) – 385 Beygir Gücü
- 2. Plymouth HEMI ‘Cuda (1970) – 425 Beygir Gücü
- 1. Chevrolet Chevelle 454 SS LS6 (1970) – 450 Beygir Gücü
Tasarım dehası Giorgetto Giugiaro’nun imzasını taşıyan Bora, 4.9 litrelik V8 motoruyla, Amerikan spor otomobillerinin güç kaybettiği bir dönemde 330 beygir sunuyordu. Sadece 250 adet üretilmesi, onu günümüzde daha da özel kılıyor. 1978 model bir Corvette’in yalnızca 220 beygir ürettiği düşünüldüğünde, Bora’nın performansı dönemin standartlarının çok üzerindeydi.
De Tomaso Pantera, Avrupa’nın egzotik tasarımını Amerika’nın güçlü ve güvenilir Ford V8 motoruyla birleştiren en ikonik örneklerden biridir. Ford’un bayileri aracılığıyla bile satılan bu model, 330 beygirlik Cleveland V8 motoruyla hem ulaşılabilir hem de son derece performanslıydı. Petrol Krizi’ne rağmen üretimi devam eden Pantera, zamanla daha lüks bir karaktere büründü.
Efsanevi AC Cobra’nın gölgesinde kalsa da, 428 Frua çok daha özel bir otomobildi. Cobra şasisinin üzerine İtalyan Frua tarafından tasarlanmış bir gövde ve 345 beygirlik devasa bir Ford V8 motoru taşıyordu. Yüksek fiyatı ve karmaşık üretim süreci nedeniyle sadece 80 adet üretildi ve bu da onu en nadir transatlantik melezlerden biri yapıyor.
Adını Ferrari’nin 1967 Daytona yarışındaki zaferinden alan bu model, 70’lerin başına damgasını vurdu. Pininfarina’nın öncü kama tasarımı ve 352 beygirlik 4.4 litre Colombo V12 motoruyla Daytona, yaklaşık 280 km/s hıza ulaşabiliyordu. Bugün bile en tanınan Ferrari tasarımlarından biri olmaya devam ediyor.
Daytona’nın yerini alan 512 BB, 5.0 litrelik V12 motoruyla gücü 355 beygire taşıyarak 300 km/s hıza yaklaşıyordu. Amerika’da resmi olarak hiç satılmamış olması ve Daytona kadar popüler olmaması, onu bugün koleksiyonerler için “değeri daha az keşfedilmiş” bir klasik Ferrari haline getiriyor.
Amerikan “muscle car” döneminin zirvelerinden olan GTO Ram Air IV’ün resmi gücü 370 beygir olarak açıklansa da, gerçek gücünün çok daha yüksek olduğu herkes tarafından biliniyordu. Özellikle sadece birkaç adet üretilen üstü açılır “Judge” versiyonları, bugün müzayedelerde 1 milyon doları aşan rekor fiyatlarla satılarak efsanesini perçinliyor.
Mustang efsanesinin en saygı duyulan versiyonlarından Boss 429, resmi olarak 375 beygir gücündeydi. Ancak tıpkı GTO gibi, bu rakamın da sigorta maliyetlerini düşük tutmak ve yarış kurallarına uymak için kasıtlı olarak düşük gösterildiği düşünülüyor. Gerçek potansiyeli, resmi rakamların çok üzerindeydi.
1974’te piyasaya çıktığında bir uzay gemisini andıran Countach, “makas kapıları” ve fütüristik tasarımıyla bir neslin hayallerini süsledi. 4.0 litrelik V12 motorundan aldığı 375 beygir güç, onu sadece sıra dışı göstermekle kalmıyor, aynı zamanda inanılmaz derecede hızlı yapıyordu. Orijinal LP400 versiyonundan sadece 157 adet üretilmiştir.
Aston Martin, V8 Vantage’ı 1977’de tanıttığında onu “dünyanın en hızlı dört kişilik seri üretim otomobili” olarak lanse etti. 380 beygir gücü, lüks iç mekanı ve kaslı tasarımıyla bu unvanın hakkını veriyordu. Hem bir süper otomobil kadar hızlı hem de uzun yolculuklar için bir grand tourer kadar konforluydu.
Birçoklarına göre “ilk süper otomobil” olan Miura’nın en gelişmiş ve en güçlü versiyonu P400 SV’ydi. 385 beygire yükseltilen gücü ve iyileştirilen aerodinamik yapısıyla Miura efsanesini taçlandırdı. Eşsiz güzelliği ve performansı, onu bugün milyon dolarlık değere sahip en çok aranan klasiklerden biri yapıyor.
İngiliz şasisi, İtalyan tasarımı ve Amerikan gücünü birleştiren Jensen Interceptor, opsiyonel “SP” (Six-Pack) paketiyle tam 385 beygir güç üreten bir Chrysler V8 motoruna sahipti. Bu, onu döneminin en güçlü otomobillerinden biri ve Amerikan motoru taşıyan en güçlü Avrupalı yapıyordu.
Efsanevi HEMI, 1970 model HEMI ‘Cuda, adını taşıdığı 426 kübik inçlik efsanevi HEMI V8 motoru sayesinde resmi olarak 425 beygir gücündeydi. Döneminin en korkutucu performans makinelerinden biriydi ve “muscle car” çılgınlığının tepe noktasını temsil ediyordu.
Resmi olarak 450 beygir gücü üreten LS6 motoruyla 1970 Chevrolet Chevelle 454 SS, kağıt üzerinde dönemin tartışmasız kralıydı. Neredeyse rakipsiz olan bu güç, onu Amerikan otomobil tarihinin en ikonik performans figürlerinden biri yaptı. Uzun süre diğer nadir kaslı otomobillere göre daha uygun fiyatlı kalsa da, koleksiyonerlerin gözünde değeri her geçen gün artıyor.
0 Yorum